Din felsefesinin temel meselelerinden biri olan Tanrı’nın varlığı ile ilgili deliller bahsini daha önceki aylarda ele aldığımız inanç sorunları bahsine tamamlayıcı olarak ele alarak yeni bir dizi yayınlamanın faydalı olacağını düşünüyoruz.
Düşünce tarihinin en başından beri insan kendinden yüce bir varlık arayışına girmiştir. Hatta düşünce tarihini insanın kendini küçük görmesinden başlayıp Tanrı seviyesine çıkarmaya doğru evrilen bir süreç olduğunu bile söylemek çokta zor değildir. Bu süreç içerisinde inanan insanlar hem kendi inançlarını akli bir zemine oturtmak ihtiyacıyla hem de inanmayanların iddialarına delillerle karşılık vermek için Tanrı’nın varlığını ve birliğini temellendirmeye çalışmışlardır. Bu çalışmaların sebepleri arasında dini metinlerdeki ifadeler, inancına sağlam zemin arama, şüpheye düşme, dini fikirlerin diğer alanlarla iç içe olması ve felsefe sistemi kurmak isteyen filozofların Tanrı adına düşünceleri sayılabilir.[1]
Tanrı’nın varlığının delilleri en temelde iki kısma ayrılır. Bunlar; apriori ve apesteriori delillerdir. Apriori delil içerik olarak zihindeki kavram ve tanımların analitik önermelerle delil haline getirilmesidir. Birazdan ele alacağımız ontolojik delil de bu kısma dahildir. Apesteriori delil ise içeriği zihnin dışına yani aleme bakılarak oluşturulan sentetik önermelerden oluşur. Örnek olarak hudûs ve imkan delili söylenebilir. Bu temel ayrımın dışında da teleolojik delil ve ahlak delili söylenebilir.
Ontolojik Delil (Varlıkbilimsel Kanıt)
Tanrı’nın varlığının delillerinden biri olarak din felsefesi literatürüne girmiş olan ontolojik delil, temelde Tanrı kavramına yüklenilen tanımlardan hareketle kurulan önermelerden oluşan bir delildir. Bu tanımlar bazı filozoflarda farklı olsa da temel mantık budur. Ontolojik delil Antik filozofların metinlerinde hiç rastlanmadığı gibi İslam filozofları olan Farabi ve İbn Sina’da da olduğunda ortak bir kanaat oluşmamıştır. Esas olarak 11. yüzyılda yaşamış olan Aziz Anselmus ile gündeme gelmiştir. Ontolojik delili destekleyen Descartes, Leibniz, Spinoza, Norman, Malcom ve A. Plantinga gibi filozofların yanında Thomas Aquinas ve Kant gibi ciddi eleştiriler yöneltenlerde vardır.
Aziz Anselm’in ortaya koyduğu ontolojik delile özetle adım adım bakacak olursak;
- Tanrı kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen varlıktır.
- Tanrı’nın yukarıdaki tanımı ateist olduğunu söyleyen kişinin dahi zihninde vardır.
- Hem zihinde hem de gerçekte olan şey sadece zihinde bulunandan daha büyük bir şeydir
- O halde Tanrı hem zihinde hem de gerçeklikte vardır.[2]
Bu delil Tanrı tanımından Tanrı kanıtına geçen bir delil olması hasebiyle bir tarışma da bu tanımı kabul ettikten sonra öncüllerin eleştirilmesi ve sonucun değiştirilmesi zordur ancak en baştan Tanrı tanımını kabul etmeyen birine bu kanıt ile Tanrı’nın varlığını delillendirme çabası beyhudedir. Bu nedenle Ortaçağ Hıristiyan teolojisinin ve skolastik felsefenin zirvesinde olan T. Aquinas bu delili meşhur Beş yol dediği Tanrı delillendirmesinin içerisine almamıştır.[3]
Descartes ise modern dönemde unutulmaya yüz tutan ontolojik delili Tanrı tanımına zorunlu varlık ve mümkün varlık ayrımını ekleyerek yeniden gündeme getirmiştir. Tanrı’nın var olmadığı çelişkiye düşülmeden düşünülemeyeceği için Tanrı varlığının zorunlu olduğundan hareketle bu delili yeniden kurmuştur.
Kant ise hem Anselm’e hem de Descaretes’e katılmayarak “varlık, hiçbir kavramın salt analizinden de Tanrı kavramının analizinden de çıkmaz” diyerek bu delile itiraz eder. Çünkü ona göre varlık yüklemi analitik değil sentetiktir. Bir şeyin var olması için yeterli gerekçe varsa o şeye vardır denilebilir.
Ontolojik delil başarılı bir delil olmasa da Molcom ve Plantinga gibi yakın dönem din felsefecileri en azından bir teistin bu delillerle Tanrı tasavvurunun daha da kuvvetleneceği görüşüne sahiplerdir.
[1] Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi (İzmir: İzmir İlahiyat Fakültesi Vakfı, 2021), 19-29.
[2] Cafer Sadık Yaran, Din Felsefesine Giriş (İstanbul, 2012), 73.
[3] Mehmet Sait Reçber, Din felsefesi: el kitabı, ed. Recep Kılıç (Ankara: Grafiker Yayınları, 2014), 123-128.