Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Fatiha (2) Övgü, methiye, şükür hep O’nadır.
Ayağınıza diken batması bile olsa, size günahlarınızın silinmesi veya derecelerinizin artması için bir vesiledir. Bu sabrı öğütlerken bildirilen cüzi bir ölçüdür. Hamd içinde aynı incelik vardır. Kimden olursa olsun, size gelen en cüzi hayır ve iyilik Rabbin kendi ikramıdır. Aracı kim ve ne olursa olsun, lütuf O’ndandır.
İnsan gaflete düştüğünde, emanetlerinin hepsini kendinin zanneder. Tüm uzuvları, sağlığı, aklı, inancı, varlığının külliyen mevcudu, Allah’ın kendisine sonsuz ikramlarından sadece birkaçıdır. Kul hamd etmeyi ihmal ettiğinde, ferahlığı ve huzuru eksilir. Hamd etmek yalnızca nimetlerin artış sebebi değil, aynı zamanda insan ruhunda teslimiyet, aidiyet, hakkaniyet duygularının beslendiği kaynaktır.
Cenabı Allah,
“Hani rabbiniz, ‘Eğer şükrederseniz size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım pek şiddetlidir!’ diye bildirmişti.” (İbrahim, 7)
Nimetlerini sayınız ve sonsuz veren Rabbim, dünya işleri için ihtiyaçlarımızı karşılamak, işimizi görmek, iş ve hizmet üretmek için vermiyor. Kul olduğunu idrak eden, Allah’a ve ahiret gününe inanan herkes, öncelikle Rabbin rızasını gaye edinir. Sevgilisinin gönlünü almak için çabalayan aşık gibi sürekli Rabbin rızası için çabalayıp durur.
Her gayreti gönlünün lezzetini artırır, her takvası imanının rengini daha belirginleştirir. Hamd nimetlerin çoğalma sebebidir. Rabbin varlığını kabul ve tasdik etmedir.
Yaparım, demeye başladığında insan, yaptıklarına odaklanıp sonuçtan haz almaya başlar. Nihayetinde elinde olanları kendinin, başına gelenleri de yaptıklarının neticesi olarak görür. Oysa Rabbel alemin her yarattığını sebeplere bağlı yaratır. Sebebini tamamlamayan sonucu bulamaz. Kulun bu sebep-sonuç ilişkisini idraki imanının kemalinden sonra olur. Öncesinde “yaptım olmadı, yaptım oldular” içinde yolunu bulamaz bir türlü.
İncelik ve nezaketle kendisine uzanan her lütfa teşekkür eden aslında onu kendisine gönderen Rabbine teşekkür eder. İyice kuvvetli bir şekilde “Allah razı olsun” diyen ise, bana bunları gönderdiğinin farkındayım, beni gözetip kolladığın için minnettarım, beni tanıyıp tamamladığın için huzur duyuyorum, başıboş ve yalnız bırakmadığın için güvende hissediyorum, senin kulun olduğumu bildirdiğin ve varlığına inandırdığın için sonsuz hamd ediyorum, razıyım verdiklerinden, razı ol sebep olarak aracı kıldığın kulundan, demektir.
Teşekkür edemeyen insanlar var, çabala, didin, minik bir tebessüm. Uğraş, koştur, ılık bir bakış. Eri tüket, kendini fısıltılı bir sağol. Yok içinde teşekkür cevheri yok. Hele “Allah razı olsun” literatüründe yer almıyor. En yoksun yürekler, en fakir gönüllüler bu insanlar. Cimriliğin en uç noktası. Nimetlerin kat kat ihsan olunduğu bu alemde, en güzel beden, en sağlıklı yaşam içinde birinden birini bile görüp takdir edemeden geçen bir ömür ve gönülleri eze eze nimetlere bata çıka teşekkürsüz bir yaşam.
“Allah razı olsun” seni sevsin, sevdiklerinden eylesin. Sevdiği amellerle bezesin halini, tekrar tekrar hayra aracı, vesile kılsın seni. Bu yaptığın beni mutlu etti, içimde sana muhabbet oluştu, bu gibi davranışların çoğalsın, hem Rabbim hem kulları seni muhabbet bağı güçlenerek sevsin demektir.
Bunu bu içtenlikle söyleyemeyene tekrarı nasip olmaz. Başka yerden, başka sebeple bir ihsan gelir, yine teşekkür edemez, yine hamde etmez, “Allah razı olsun” diyemez ve demesi gereken haller giderek azalır. Tekrarı olmaz. Küçülür, içi daralır, ufku azalır, kısmeti kaybolur, varının bereketi.
Sen nasıl varlığını onaylamayandan hızla uzaklaşır ve yokluğunu tattırırsan, Mevlam da öyle kulun gönlünden varlığına dair sımsıcak sağlam inancın enerjisini alır da kulu öylece kalakalır.
An itibariyle söylenen hamdler günü kurtarır. Geçmişte yapılanları anar ve anlatırken yapılan hamdler ise önümüze tekrar gelmelerini sağlar. “Allah razı olsun” o beni o zor günlerimde hiç yalnız bırakmadı. Aslında olay olmuş bitmiş, üzerinden çok zaman geçmiş. Büyük ve yorucu ki anılıyor. Güzel sonuçlanmış ki huzur ve hamd ile bahsediliyor. Kaç kalem şükür sebebi çıktı. Zamanda süzülüp o ana gidip yanında duranın varlığını görüp, o an onu yalnız bırakmayan Rabbine senin kulun olduğumu bilmek mutlu ediyor beni demektir.
Zamanda yapılan ileri geri hareketler, hızlı yavaş geçişler, geçmişin içinde güzeli bulup edilen şükürler, yaşlılık hastalıkları, umutkanlık, bunama, hırçınlık ve bezginlik gibi hallerin hayatımızı zorlaştırmasını engeller.
Allahu Teala kullarına merhamet eder, onlar için en iyisini, en güzelini ister, türlü sınavlarla kendi varlığına nasıl daha güçlü inanıp, ona sığınıp, ona güvenmemize bizleri sevk eder. Okumayı bilen, içinden çok farklı sonuçlar çıkarabilir. Tekdüze, içe dönük bir yaşayış, uzun vadede kötü sonuçlar yaşamamıza neden olur. İnsan ilişkilerinin en sağlam yapıştırıcısıdır teşekkür.
Seni senin gibi kul elinden abad eden Rabbe ihtimam ile hamddir. Kulu atlayıp Elhamdülillah demek kırıcı olmamalıdır. Öncelik kendimize istediğimiz hassasiyeti karşımızdakine sunmaktır. Görüp gözettiğince varlığın görülüp gözetilir. İncelik Rabbimizin bizlere en güzel ihsanıdır. Elhamdülillah.
Aracıyı gör, yaratıcıya hamd et.
Azalır keder, çoğalır nimet.
Rabbim hamdi çok olanlardan eylesin hepimizi…