Günümüz değerler gerçekliğinin toplumlar arasında aleni olarak manalar âlemindeki karşılığını günden güne kaybettiğini görüyoruz. Vicdan ve merhamet gibi insani değerlerimiz ise artık sadece bir kavramdan ibaret olmaya başladı. Ahlâk, adalet, can ve mal ehliyeti gibi önemi hayati derecede mühim olan konular ise şuan dünyada sadece uluslararası evraklar üzerinde yazılı maddelerden ibaret olan konular arası girmiş bulunmaktadır. Özellikle Avrupa yada Batı toplumları diye tabir ettiğimiz yerlerde yukarıda saymış olduğumuz kavramlar çok kıymet arz etmekte olup adeta olmazsa olmaz kanunlar gibi görülmeye başlanmıştır. İnsan hakları, kadın hakları, hayvan hakları ve daha nice sayamayacağımız kadar hak kavramını oluşturup reklam malzemesi misali kullanıp diğer başka coğrafyalarda ki toplumları şekillendirme istekleri olduğu da Batı toplumlarının farklı bir yüzü olduğunun aşikâre bir kanıtıdır. Uluslararası birlikler, mahkemeler, kanunlar, dernekler ve diğerleri tarih boyunca her daim başka toplumları kendine empoze etmeye çalışan haçlı birlikleri yada mason teşkilatı gibi yapılar şeklinde iş gören sahte doğruluk elçileri misali yıllardır karşımızda durmaktadırlar. Avrupa’nın tam ortasında Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Bosna Hersek topraklarında gerçekleştirilen Srebrenica katliamı. Özgürlük için Irak topraklarına giren Amerikan ve İngiliz askerlerin geri bıraktıkları enkazlar, Afganistan’da deprem misali ülkeyi perişan eden operasyonlar. Libya, Fas, Cezayir, Afrika kıtası ve sayamayacağımız kadar yer Uluslararası hukukun vicdanının kanatları altında tarumar edildi. Sömürüldü. Üstelik halâ da farklı alanlarda sömürülmeye de devam ediyor maalesef.
Son olarak Filistin Gazze’de yapılan katliamlar ki halâ tek taraflı savaş halinde devam ediyor. Nasıl yada ne şekilde sonlanır şimdilik belirsiz.
Ne acıdır ki her coğrafyada öldürülenlerin büyük bir çoğunluğu çocuk. Farklı yaş gruplarında çok sayıda çocuk ya doğmadan yada doğduktan kısa bir süre sonra ölmektedirler. Kimi bombalar altında kimi açlık ve susuzluktan kimide farklı şekillerde yapılan kölelikler sebebiyle can veriyorlar. Hem de haksız yere. Yok yere şu fâni dünyada ki ailelerini gözü yaşlı bir şekilde geride bırakıp ebedi aleme irtihal ediyorlar. Bugün hukukun üstünlüğü dediğimiz adaletin ve hakkın en tepededir dediğimiz şu imtihan dünyasında Haçlı ve Hilalin savaşının sonucu ne yazık ki çocukların ölmesiyle son buluyor.
Hâlbuki Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde şu şekilde maddeler mevcuttur.
Madde 1:
Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.
Madde 2:
Taraf Devletler, bu Sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
Madde 3:
Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayrıma veya cezaya tabi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemleri alırlar.
İslam’ın hakim olduğu ve “ben Müslümanım” diyen her ümmet ferdi olarak bu durumlardan bizde sorumluyuz ne yazık ki. Bireysel olarak bile olsa ümmetin çocuklarının derdine düşmek ve bunun sorumluluğunun farkına vararak yaşamak emin olun en büyük mücadele sahalarındandır.
Bizler şuan Haçlı toplumlarıyla çok büyük bir harbin içerisindeyiz. Bedel olarak ise çocuklarımız ölüyorlar ise bizde Hilal’in etrafında birlik ve beraberlik içerisinde olamazsak yenilmeye mahkûm kalmışız demektir. Lakin hayatımız da yine İslam’ın hakimiyetini kabul edip ümmet birliği çerçevesinde birleşirsek bu harbin galibi Allah’ın izniyle Müslümanlar olacaktır.
Böylece çocuklarımız Batı’nın iki yüzlü politikaları karşıda ezilmeden dünyanın her tarafında özgürce ve tamda çocuklara yakışır bir şekilde tebessüm ederek yaşamaya ve ümmete faydalı olacak şeylere imza atmaya devam edeceklerdir.