Bilir misiniz her konuşmamızın ardından şu malum vecizeyi kullanırız. “Eskiden böyle değildi, her şey nasıl da değişmiş.” Evet, her şey hatta herkes değişiyor. Ailemiz, çevremiz, işimiz, okulumuz. Her şey, herkes birer birer değişiyor. Biz bile değişip güncel hayata adapte oluyoruz. Zaten değişimin kendisi bile değişiklik arz etmez mi?
İnsanoğlu doğar, büyür ve nihayetinde olgunlaşır. Olgunluk çağına yavaş yavaş gelirken de çok çeşitli evrelerden geçerek kendini her gün yeniler, değiştirir. İşte bu yenileme verimli bir değişiklik olarak filizlendi ise etrafında fayda sağlayan bir birey olduysak işte o zaman değişimin hakkını vermişiz demektir. Değişimin hakkından bahsediyoruz. Değişim, kimisine göre kışın soğuğu gibi sıkıntılı, kimisine göre ise bahar misali çilek kokusu tadında geçer. Kışın soğuğu dedik ya, tam da o şekilde işte. Sokakta üşüyen çocuklar, evinde ekmek bulamayıp çocuğuna ne yedireceğini düşünen anneler, ayazın içinden evine helal lokma kazanmanın derdinde olan babalar ve daha niceleri… Kimiside evinde oturup pencere kenarında elinde sütünü yudumlarken dışarıda ki bahar yağmurunu izleyen küçük bir kız çocuğu. Hayat ne garip değil mi. Madalyonun bir tarafına bakarken diğer tarafını görmeden yaşamak yada görmezden gelmek. Bu şekilde sürülen bir hayat, insana ne öğretebilir değil mi. Fakat şunu iyi analiz etmemiz gerekir. Hayat, her şeye rağmen tüm gerçekleriyle, gerçekleştirilebilir hayalleriyle güzel bir öğretmendir. Bu hayat dediğimiz öğretmen, doğumumuzdan başlayıp yaşama gözlerimizi yumacağımız o son ana kadar her daim bizimle beraberdir. Aslında bize bir şeyleri öğretmekten yada her şeyin değerini bilmekten başka bir işi de yoktur. Çocukken yaptığımız mahalle maçları, bayramlarda para yerine çorap, mendil gibi hediyeler almamız, yada ailemizle birlikte yaptığımız pazar sabah kahvaltıları. Bunlar daha çok örneklendirilebilir. Zaman geçiyor, her şey değişiyor. Adetler, gelenek görenekler, insana yada büyüklere saygı küçüklere sevgi kavramları gün geçtikçe daha da çok önemini kaybediyor. İnsanların birbirini dinlemesi yada empati duygusu dediğimiz değerler yok oluyor. Hayatımız, ne kadar teknolojik ve gelişmişlik açısından ileriye seviyeye geldiyse zaman dediğimiz en önemli kavram, bize o kadar iyi yada kötü davranıyor. Vermeden almak isteyen tek tür olan insanoğlu eğitim düzeyi çoğaldıkça belkide değerler seviyesinde sınıfta kalmaya başlıyor.
Dedik ya eğitim, eğitim güzel şeydir vesselam. Lakin doğru bir yolda şeritten çıkmadan giden bir araba misali gidiyorsa ne âlâ. Fakat şeridini değiştirip kırmızı ışıkta durmadan geçerse emin olun tehlikesi akıl almaz seviyelere doğru çıkmaktadır. Kimisi eğitimi ile atom bombası yapar ve bir çok insanın hayatında ki son değişikliğe vesile olur, kimiside eğitimi ile uzaya roket gönderip dünyada ki ufukların değişip gelişmesine sebep olur. Yani bizi değiştiren aşamalardan bir tanesi de eğitimdir diyebiliriz. Unutmamak gerekir ki eğitim seviyemiz olumlu ve çoklu bir şekilde ilerlerse nelere imza atarız ne tür çağlara kapı açıp değişikliği biz yönlendiririz düşünebiliyor musunuz. Bir yazılım mühendisi arkadaşımız diğer taraftan harikulade bir edebiyatçı yada atletizim dalında kupalar almış bir sporcumuz diğer taraftan güzide bir bilim adamı. Farklılıkları eğitim sahasında değerlendirirsek yeni ufuklarda ki değişikliliğe neden biz sebep olmayalım değil mi. Hayat, eğitim ve değişim üçgeninde, aslında amaç yazımızın başında konu aldığımız, hayatı bir soğuk kış günü gibi geçiren, diğer tarafta da bir bahar meltemi misali yaşayan insanların hayatında var olan umutsuzluğu ve kıymet içinde, kıymet bilmemezlik buhranında olanları zamana endeksli olumlu değişimin güzelliğini gösterip gözlerinde ki perdeyi ortadan kaldırmak olmalıdır.
Bu perdeyi değiştirmenin yöntemlerinden bir tanesi de insanoğlunun özünde olan empati duygusudur. Bizler, maalesef kendimize umarsızcasına o kadar çok bencil davranıyoruz ki çevremize karşı nasıl duygu, anlayış ve hissiyat bakımından bonkör davranalım değil mi. Aslında bu davranışta haliyle bazen elimizde de olmayabiliyor. Çünkü etrafımızda iyilik timsali olan o kadar az örneğimiz var ki. Demişler ya, önce kendine iyi davranabilmeli insan. Önce kendi kendine empati yapabilmeli insan. Daha sonra ise zaten başkalarıyla empati yapmaya başlayacaktır.
Bizler öncelikle kendi kendimizle barışık yaşamaya başladığımız zaman, benliğimiz dahil çevremizle birlikte tüm hayatımız değişecektir. Akabinde bir örnek aramak yerine gerçek örnek timsali farkında olmadan bir bakmışız biz oluvermişiz. Dediğimiz gibi değişim, her konuda her olayda her durumda hatta maddi manevi her sahada olabiliyor. Eğitim ile koordineli ilerleyen olumlu her gelişme, çocukluk döneminde de yaşlılık döneminde de bizlere katkı sağlayacaktır.
Unutmayın, değişim zaman içinde faydasını yada zararını er yada geç belli edecektir. Yeter ki siz, bu fani menfaat dünyasında ne istediğinizi ve ne verebileceğinizi iyi bilin…
Saygı ve sevgilerimle…