GUSÜL (Boy Abdesti)
Namazın doğru olması için, abdestin ve guslün doğru olması lâzımdır. Cünüp olan
her kadının ve erkeğin, hayzdan ve nifasdan kurtulan kadınların, namaz vaktinin
sonunda o namazı kılacak kadar zaman kalınca, gusül abdesti alması farzdır. Cünüp
olmak, cimâ ve ihtilâm ile olur.
Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyuruyor ki: (Gusül abdesti
almaya kalkan bir kimseye, üzerindeki kıl adedince [ya'nî pek çok] sevâb verilir.
O kadar günahı afv olur. Cennetteki derecesi yükselir. Guslü için ona verilecek
sevâb, dünyada bulunan herşeyden daha hayrlı olur. Allahü teâlâ meleklere, bu
kuluma bakınız! Gece üşenmeden kalkıp, benim emrimi düşünerek, cünüplükten gusül
ediyor. Şâhit olunuz ki, bu kulumun günahlarını afv ve mağfiret eyledim buyurur.)
Diğer bir hadîs-i şerîfte, (Kirlenince, çabuk gusül abdesti alın! Çünkü kirâmen
kâtibin melekleri, cünüp gezen kimseden incinir) buyuruldu. İmâm-ı Gazâlî "rahmetullahi
aleyh" buyurdu ki: "Bir kimse, rü'yâda bana dedi ki, (Bir miktar zaman
cünüp kaldım. Şimdi üzerime ateşten gömlek giydirdiler. Hâlâ ateş içindeyim).
Bir hadîs-i şerîfte de, (Resim, köpek ve cünüp kimse bulunan eve rahmet melekleri
girmez) buyuruldu.
Namaz kılan ve kılmayan herkes, bir namaz vaktini cünüp geçirirse, çok acı azâb
görecektir.
Su ile yıkanmak mümkün olmazsa teyemmüm etmelidir. Cünüp olan kimseler şunları
yapamaz:
1- Hiç bir namazı kılamaz. 2- Kur'ân-ı kerîme ve âyetlerine el süremez. 3- Kâ'beyi
tavaf edemez. 4- Câmi ve mescidlere giremez.
Gusül Abdesti Nasıl Alınır?
Sünnet üzere gusül abdesti, şöyle alınır:
1- Önce, temiz olsalar dahî, iki eli ve avret yerini ve bedeninde necâset (pislik)
bulunan yerleri yıkamalıdır.
2- Sonra, tam bir abdest almalı, yüzünü yıkarken gusle niyyet etmelidir. Ayakların
altında su toplanmıyorsa, ayakları da yıkamalıdır.
3- Sonra bütün bedene üç defa su dökmelidir. Önce üç defa başa, sonra sağ omuza,
sonra sol omuza dökmelidir. Her döküşte o taraf tamam ıslanmalıdır. Birinci döküşde
oğmalıdır.
Gusülde, bir uzva dökülen su, başka uzuvlara akıtılırsa orası da temizlenir. Çünkü,
gusülde bütün beden, bir uzuv sayılır. Abdest alırken bir uzva dökülen su ile
başka uzuv ıslanırsa, yıkanmış sayılmaz. Gusül tamam olunca, tekrar abdest almak
mekrûhtur. Fakat gusül ederken abdesti bozulursa, bir daha almak lâzım olur.
Guslün Farzları
Hanefî mezhebinde guslün farzları üçtür:
1- Ağzın hepsini yıkamaktır. Ağzın içinde iğne ucu kadar ıslanmadık yer kalırsa,
dişlerin üzeri ve diş çukuru ıslanmazsa gusül olmaz.
2- Burnu yıkamaktır. Burnundaki kuru kirin altına ve ağızdaki çiğnenmiş ekmeğin
altına su geçmezse, gusül olmaz. Hanbelî mezhebinde, ağzı ve burnu yıkamak, abdest
alırken de, gusülde de farzdır. Şâfi'î mezhebinde de, gusül ederken niyyet etmek
farzdır.
3- Bedenin her yerini yıkamaktır. Göbek içini, bıyık, kaş ve sakalı ve altlarındaki
derileri ve baştaki saçları yıkamak farzdır. Tırnaklarda, dudak, göz kapağı veya
vücûdun herhangi bir yerinde su geçirmeyen maddeler bulunursa [tırnakda oje bulunursa],
gusül abdesti alınmış olmaz.
Guslün Sünnetleri
1- Önce elleri yıkamak.
2- Edep yerlerini yıkamak.
3- Bütün bedeni pislikten temizlemek.
4- Gusülden evvel abdest almak, yüzü yıkarken, gusle niyyet etmek. Şâfi'î mezhebinde
niyyet etmek farzdır.
5- Bütün bedeni, üç defa oğarak yıkamak.
6- Bütün vücudu yıkadıktan sonra, iki ayağını yıkamak.
AÇIKLAMA (Dolgu ve Kaplama Dişi Olanlar):
Hanefî mezhebinde, dişlerin arası ve diş çukurları ıslanmazsa, gusül tamam olmaz.
Bunun için, diş kaplatınca ve doldurunca, gusül abdesti sahîh olmaz. İnsan cenâbetlikten
kurtulamaz. Altın, gümüş ve necis olmayan başka maddelerden yapılan kaplama ve
dolguların altına su girmeyince, Hanefî mezhebi âlimlerinin hepsine göre, gusül
abdesti câiz olmaz.
Tahtâvî, (Merâkıl-felâh) hâşiyesi, doksanaltıncı sahîfesinde ve ayrıca bunun tercemesi
olan (Ni'met-i İslâm) kitâbında şöyle yazıyor: Bir Hanefînin, kendi mezhebine
göre yapamadığı bir işi yapabilmesi için, Şâfi'î mezhebini taklîd etmesinde bir
beis yoktur. (Bahr-ür-râık) ve (Nehr-ül-fâık) kitaplarında da böyle yazılıdır.
Fakat, bu işi yaparken, o mezhebin şartlarını da yerine getirmesi lâzımdır. Harac,
meşakkat olmadan ve şartlarını yapmadan taklîd ederse, buna (müleffik) denir ki,
kolayları toplayıcı demektir. Bu, câiz değildir.
Kendi mezhebindeki bir farzı yapamayan kimsenin, yalnız bu farzı yapması için
başka mezhebi taklîd etmesi lâzımdır. Fakat, bu işi yaparken, taklîd ettiği mezhebin
şartlarını da yerine getirmelidir. Kaplama ve dolgu yaptıran Hanefî mezhebindeki
bir kimsenin, Mâlikî [veyâ Şâfi'î] mezhebini taklîd etmesi için, gusülde, abdest
almakta ve namazda niyyet ederken, İmâm-ı Mâlike [veyâ İmâm-ı Şâfi'îye] tâbi olduğunu
hatırlaması yetişir. Ya'nî gusül abdesti almağa başlarken, (Niyyet ettim gusül
abdesti almağa ve Mâlikî [veyâ Şâfiî] mezhebine uymağa) sözünü kalbinden geçiren
bir kimsenin, gusül abdesti sahîh olur. Ağzında kaplama veya dolgu bulunan Hanefî
mezhebindeki bir kimse, böyle niyyet edince, guslü ya'nî boy abdesti sahîh olur.
Cünüplükten kurtulur, temiz olur. Mâlikî [veyâ Şâfi'î] mezhebini taklîd edince,
abdesti ve namazları sahîh olur. Kaplama ve dolgusu olmayanlara da imâm olabilir.
Şâfi'î mezhebini taklîd edenin, imâm arkasında Fâtiha sûresini okuması, kendisinin
veyâ başkasının sev'eteynine, ya'nî iki abdest bozma uzuvlarına eli ayası ile
dokunursa ve nikâh ile alması harâm olan onsekiz kadından başka kadının derisine
derisi değerse abdest alması, abdeste niyyet etmiş olması ve az necâsetten de
sakınması lâzımdır. Kur'ân-ı kerîm tutacağı zaman da Şâfi'î mezhebine göre abdestli
olması lâzımdır. Hanefî mezhebinde olan bir yolcunun, Şâfi'î mezhebini taklîd
ederek, öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını takdîm ve tehîr ederek,
birlikte kılabilmesi için, Şâfi'î mezhebine göre abdestli olması lâzımdır.
Kadınların Hayz ve Nifâs Halleri
Onbir türlü gusül abdesti vardır. Beşi farzdır. Bunlardan ikisi kadının hayz ve
nifâstan kurtulunca gusül abdesti almasıdır.
İbni Âbidîn (Menhel-ül-vâridîn) adındaki eserinde diyor ki: Her müslümân erkeğin
ve kadının ilmihâl öğrenmesi farz olduğunu, fıkh âlimleri söz birliği ile bildirdi.
Her müslümân kadının hayz ve nifâs bilgilerini öğrenmesi farzdır. Her müslümân
erkeğin evleneceği zaman, hayz ve nifâs bilgilerini öğrenmeleri lâzımdır. Evlenince,
hanımına da öğretmelidir.
Hayz, sekiz yaşını bitirip, dokuz yaşına basmış ve sağlığı yerinde bir kızın veya
(âdet zamanı) son dakikasından onbeş gün geçmiş olan kadından gelen ve en az üç
gün devam eden kana denir. Beyazdan başka her renge ve bulanık olana hayz kanı
denir. Bir kız, hayz görmeye başlayınca, erginlik çağına girer ve kadın hükmünde
olup, dînin emir ve yasaklarından mes'ûl olur. Kan görüldüğü andan, kesildiği
güne kadar olan günlerin sayısına "Âdet zamanı" denir. Bu zamanın en
azı üç, en fazlası on gündür. Her kadının kendi âdetinin gün sayısını ve saatini
bilmesi lâzımdır. Sekiz yaşını temâmlıyan kıza, anasının, anası yoksa, ninelerinin,
ablalarının, hala ve teyzelerinin hayz ve nifâs ilmini bildirmeleri farzdır.
Nifâs, lohusa demektir. Kadından, doğumdan sonra gelen kana denir. Bu kanın en
az müddeti yoktur. Kan kesildiği zaman derhal gusül abdesti almalıdır. En çok
zamanı kırk gündür. Kırk gün tamam olunca, kan kesilmese de, gusül edip namaza
başlar. Kırk günden sonra gelen kan, istihâza, (ya'nî özür) olur. Kadınların nifâs
(lohusalık) günlerini de ezberlemeleri lâzımdır.
İstihâza [özür kanı] , üç günden, ya'nî yetmişiki saatten beş dakika bile az olan
ve yeni başlayan için on günden çok süren ve yeni olmayanlardan âdetten çok olup,
on günü de aşan ve hâmile, ellibeş yaşını geçmiş (âyise) kadınlardan, dokuz yaşından
küçük kızlardan gelen kanlara denir. Bu kan hastalık işâretidir. Uzun zaman akması
tehlikeli olup, doktora başvurmak lâzımdır.
İstihâza günlerinde bulunan kadın, sık sık burnu kanayan kimse gibi olup, bu halde
namaz kılabilir ve oruç tutabilir.
Hayz ve nifâs halinde iken kadın, namaz kılamaz ve oruc tutamaz. Tilâvet ve şükür
secdesi yapamaz. Kur'ân-ı kerîme dokunamaz. Câmi ve mescide giremez, Kâ'beyi tavaf
edemez. Vatyde bulunamaz. Temizlenince, oruclarını kazâ eder, namazlarını kazâ
etmez. Kadının hayzın başladığını kocasına bildirmesi lâzımdır. Peygamberimiz
"sallallahü aleyhi ve sellem" (Hayzın başladığını ve bittiğini kocasından
saklayan kadın mel'ûndur) buyurdu. Hayz ve nifâs kesilince, hemen gusül edip yıkanmak
farzdır. Allahü teâlânın emridir.
Hak teâlâ, intikamını yine kul ile alır.
Bilmiyen (ilm-i ledünnî), anı kul yapdı sanır.
Cümle eşyâ Hâlıkındır, kul elîle işlenir.
Emr-i Bârî olmayınca, sanma bir çöp deprenir!
TEYEMMÜM
Teyemmüm, toprakla temizlenmek demektir. Abdest almak veya gusül etmek için, su
bulunmazsa veya su olduğu halde kullanılması mümkün olmayan durumlarda, temiz
toprak, kum, kireç ve taş gibi toprak cinsinden temiz bir şey ile teyemmüm edilir.
Teyemmüm, abdest ve gusül için bir kolaylıktır. Dînimizde, toprak ile teyemmüm
de, su ile temizlenmek gibidir. Dînimiz bir çok kirliliğin toprak ile temizlenebileceğini
açıkça bildirmektedir.
Teyemmümü gerektiren başlıca hâller şunlardır:
1- Abdest ve gusül için temiz su bulamamak (Şehirde her zaman su aramak farzdır).
2- Su kullanmaya mâni olan hastalık, su kullanınca soğuktan ölmek veya hasta olmak
tehlikesi bulunmak.
3- Suyun yanında düşman veya yırtıcı, zehirli hayvan bulunmak.
4- Hapiste olup, su kullanmamak.
5- Ölümle tehdit edilmek.
6- Yolcu olup, yanında içme suyundan fazla su bulunmamak.
7- Kuyudan su çıkarmak imkânı olmamak.
Teyemmümün Farzları
Teyemmümün farzı üçtür:
1- Niyyet etmek.
2- İki elin içini temiz toprağa sürüp, yüzün tamamını mesh etmek.
3- Elleri temiz toprağa vurup, önce sağ ve sonra sol kolu mesh etmek.
Teyemmümün farzı ikidir, diyenler de vardır. İkinci ve üçüncü farzı bir farz olarak
söylemektedirler. İki şekli de doğrudur.
Teyemmümün Sünnetleri:
1- Besmele ile başlamak.
2- Toprağa avucun içini koymak.
3- Avuçları toprak üzerinde ileri ve geri çekmek.
4- Avuçta toprak varsa, toprak kalmayıncaya kadar, iki eli, baş parmakları ile
birbirine çarpmak.
5- Elleri toprağa koyarken parmakları açmak.
6- Evvelâ yüzü, sonra sağ kolu, sonra sol kolu mesh etmek.
7- Abdest alır gibi, çabuk yapmak.
8- Kollarda ve yüzde mesh edilmedik yer kalmamak.
9- Teyemmümden önce, umduğu yerde su aramak.
10- Elleri, toprağa vurarak, kuvvetle koymak.
11- Kolları mesh etmek.
12- Parmakların arasını mesh etmek ve bunu yaparken yüzüğünü oynatmak.
Teyemmümde Şunlara Dikkat Etmelidir:
1- Abdestsiz bir kimse talebesine göstermek için, teyemmüm ederse, bununla namaz
kılamaz.
2- Teyemmüm ile namaz kılabilmek için, yalnız teyemmüme niyyet etmek yetişmez.
Namaz için de niyyet etmek lâzımdır.
3- Bir topraktan birkaç kimse teyemmüm edebilir. Çünkü, teyemmüm edilen toprak
ve benzerleri müsta'mel olmaz. Teyemmümden sonra elden, yüzden dökülen toz müsta'meldir.
4- Teyemmüm edilebilecek şey ile, teyemmüm edilemiyecek şey karışık ise, yarıdan
çok olan hangisi ise onun ismi verilir.
5- Bir teyemmüm ile çeşitli namaz kılmak câizdir.
6- Müsâfir, iki kilometreden az uzakta su bulunacağını alâmetlerle veya akıllı,
bâliğ ve âdil bir müslümanın haber vermesi ile, çok zannettiği zaman, her tarafa
doğru ikiyüz metre giderek veya birini göndererek araması farz olur. Çok zannetmezse,
suyu araması lâzım olmaz.
7- Bir kimse, suyu sormadan teyemmüm edip, namaza dursa, sonra yanında bulunan
âdil bir şahıstan, su olduğunu haber alsa, abdest alıp, namazını iâde eder.
8- İki kilometreden uzakta su varken, teyemmüm ile namaz kılmak câizdir.
9- Eşyası arasında su bulunduğunu unutan kimse, şehirde, köyde değilse, teyemmüm
ile namaz kılabilir.
10- Suyun bittiğini zanneden kimse, namazdan sonra suyunu görse, teyemmüm ile
kıldığı namazı iâde eder.
11- Müsâfirin, yanında bulunanlardan su istemesi vâcibdir. Su vermezlerse, teyemmüm
ile kılar. Arkadaşı suyu, piyasadaki fiyatına satarsa, fazla parası olan müsâfirin
satın alması lâzımdır. Sâhibi suyunu gaben-i fâhiş ile satarsa, teyemmüm ile kılması
câizdir. Piyasa fiyatına alacak fazla parası yoksa, yine teyemmüm eder.
12- Çölde, yollarda içmek için konulan su varken, teyemmüm edilebilir.
13- Su az ise, cünüb olan kimsenin, hayzlı kadından, abdestsizden ve meyitten
önce yıkanması lâzımdır. Suyun sâhibi başkalarından önce yıkanır. Sâhibleri ayrı
ayrı olan sular, bir araya getirilince, önce meyyit yıkanır.
14- Cünüb bir kimse, teyemmüm ettikten sonra, abdesti bozulsa, cünüb olmaz. Az
su varsa, yalnız abdest alır.
15- Cünüb kimsenin vücud yüzeyinin yarıdan fazlası yara veya çiçek, kızıl gibi
ise teyemmüm eder. Derisinin çoğu sağlam ise ve yaralı kısımları ıslatmadan yıkaması
mümkün ise gusl eder. Yaralı kısımları ıslatmadan yıkanamazsa yine teyemmüm eder.
Teyemmüm Nasıl Yapılır?
1- Önce cünüplükten veya abdestsizlikten temizlenmek için niyyet edilir. Teyemmüm
ile namaz kılabilmek için, yalnız teyemmüme niyyet etmek yetişmez. İbâdet olan
bir şeyi, meselâ, cenâze namazı, secde-i tilâvet yapmak için veya abdest için
veya gusül için teyemmüm etmeye niyyet lâzımdır.
Teyemmüme niyyet ederken, abdest ile guslü ayırmaya lüzum yoktur. Abdest için
niyyet etmekle, cünüplükten de temiz olur. Cünüplükten temizlenmeye niyyet edilen
teyemmüm ile namaz kılınabilir. Abdest için ikinci teyemmüme lüzum yoktur.
2- İki kolu dirseklerinden yukarı sıvalı olarak, iki elin içini temiz toprağa,
taşa, toprak veya kireç sıvalı duvara sürüp, en az üç parmağı değmek üzere, iki
avucu ile yüzünü bir kere mesh etmek, ya'nî sığamak. Eli, yüzünün iğne ucu kadar
yerine değmezse, teyemmüm yapılmış olmaz.
Yüzü tam mesh edebilmek için, avuçlar açık ve dört parmak birbirlerine yapışık
ve iki elin ikişer uzun parmaklarının uçları birbirlerine değmiş olarak, avuç
içleri saç kesimine koyup, çeneye doğru yavaşça indirilir. Parmaklar yatay vaziyette
alnı, göz kapaklarını, burnun iki yanını ve dudakların üzerlerini ve çenenin yüz
kısmını iyice sığamalıdır. Bu esnada avuç içleri de yanakları sığar.
3- İki avucu tekrar toprağa sürüp, birbirine çarparak, tozu toprağı silkeledikten
sonra, önce sol elin dört parmağı içi ile, sağ kolun alt yüzünü, parmak ucundan
dirseğe doğru sağlayıp sonra, kolun iç yüzünü, sol avuç içi ile, dirsekten avuca
kadar sığamak ve sonra sol baş parmak içi ile, sağ baş parmak dışını sığamaktır.
Yüzüğü çıkarmak lâzımdır. Sonra, yine böyle sağ el ile, sol kol sığanır. El ayasını
toprağa sürmek lâzımdır. Toprağın, tozun elde kalması lâzım değildir.
Abdest ve gusül için teyemmüm aynıdır.
Teyemmümü Bozan Şeyler
Teyemmümü gerektiren özür hâli ortadan kalkınca, su bulununca, abdesti ve guslü
bozan hallerde, teyemmüm de bozulur.
Abdestin, Guslün ve Teyemmümün Faydaları
İbâdet maksadıyla yapılan her iki temizlik, beden sağlığımız için pek çok faydaları
hâsıl etmektedir. Bedenî faydalarının yanında, ruh sağlığı yönünden de faydası
çoktur. Tesbit edilen sayısız faydalarından bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1- Günlük hayatımızda, ellerimizin dokunmadığı yer, kapmadığı mikrop kalmıyor.
İşte abdest alırken, el, yüz ve ayakları yıkamak, cilt hastalıkları ve iltihapları
için en güzel bir korunmadır. Mikroplar, parazit bakteriler vücûda hep deri yoluyla
dahil olurlar.
2- Solunum sistemimizin bekçiliğini yapan burnu yıkamakla, toz ve mikrop yığınlarının
vücuda girmeleri önlenmiş olmaktadır.
3- Yüzün yıkanması da cildi kuvvetlendirir, baştaki ağırlığı ve yorgunluğu hafifletir.
Damarları ve sinirleri harekete geçirir. Devamlı abdest alanlar, ihtiyarlasalar
bile yüzlerindeki güzelliklerinin gitmemesi bu yüzdendir.
4- Cünüplüğe sebep olan hallerde büyük bir enerji harcanmakta, kalb ve dolaşım
hızı artmakta, solunum hızlanmaktadır. Vücûdun aşırı çalışmasıyla da yorgunluk,
bitkinlik, uyuşukluk ve gevşeklik hissedilmekte, genellikle zihnî faaliyetler
oldukça yavaşlamaktadır. Gusül ile vücut eski zindeliğini kazanır. Vücûdu belirli
aralıklarla devamlı yıkamak, koruyucu hekimlik yönünden fevkalâde önemlidir.
5- Vücûdumuzun normalde bir statik elektrik dengesi vardır. Vücut sağlığı bu elektriksel
denge ile yakından alâkalıdır. Bu denge, psikolojik gerilimler, iklim şartları,
giyim eşyaları, yaşama ve işyerleri ve bu arada guslü gerektiren hallerle bozulur.
Bu elektriksel yük, öfke hâlinde normalin dört katına, guslü gerektiren hallerde
12 katına çıkmaktadır. Günümüzde "Kızıl ötesi" (Enfra-rouje) ışınlarla
dış derinin özel fotoğrafları çekilmiş, bu fotoğraflarda cinsî münasebetten sonra,
vücûdun bütün yüzeyinin fazla statik elektrik tabakasıyla örtüldüğü tesbit edilmiştir.
Bu tabaka, derinin oksijen alışverişine engel olduğu gibi, cildin renginin bozulmasına
ve çabuk kırışmasına sebep olur. Bu durumdan kurtulmak için vücûdun iğne ucu kadar
yer dahi kalmayacak şekilde tamamen yıkanması gerekir. Böylece su zerreleri, olumsuz
elektrik gerilimini alarak, vücûdu topraklıyor ve yeniden normale döndürüyor.
Bu açıdan gusül, tıbbî yönden de mutlaka yapılması gereken bir temizliktir.
6- Abdest ve gusül, dolaşım sistemi üzerinde de olumlu etkilerde bulunmaktadır.
Damarlardaki sertleşme ve daralmayı önler. Abdestte mevzi bir uyarılma vardır.
Lenf sistemi, en önemli merkezlerinden biri olan burun arkası ve bademcikler yıkanarak
uyarılmaktadır. Ayrıca boyun ve yanlarının yıkanması da, lenf sistemine te'sir
eder. Abdest ve gusülle kolaylaşan lenf dolaşımı sâyesinde, lenfosit denen savaşçı
hücreler vücûdu zararlı unsurlardan korurlar ve vücut direncini arttırırlar.
7- Su bulunmadığı zaman toprakla yapılan teyemmüm de büyük ölçüde vücuttaki statik
elektriği yok etmekte, topraklamaktadır.
(ÖNCEKİ SAYFA)
(SONRAKİ SAYFA)