NAMAZIN RÜKNLERİ:

Namazın içindeki farzlarına (Rükn) denir. Hepsi beştir:

1- KIYÂM: Namâzın beş rüknünden birincisi kıyâmdır. Kıyâm, ayakta durmak demektir. Ayakta duramayan hasta, oturarak kılar. Oturamıyan hasta, sırt üstü yatıp, başı ile kılar. Yüzü, semâya karşı değil, kıbleye karşı olması için başı altına yastık konur. Ayaklarını diker. Kıbleye karşı uzatmaz.

Ayakta oturmayan hasta, rükû için biraz eğilir. Secde için, başını yere koyar. Başını yere koyamayan kimse, rükû için biraz, secde için ise, daha çok eğilir. Secde için eğilmesi rükû için eğilmesinden daha çok olmazsa namazı kabûl olmaz. Yere taş ve tahta koyup, bunun üstüne secde ederse, namaz kabûl olursa da, günâha girer. Ya'nî tahrîmen mekrûh olur.

2- KIRÂAT: Sünnetlerin ve vitrin her rek'atinde ve yalnız kılarken farzların iki rek'atinde, ayakta Kur'ân-ı kerîmden bir âyet okumak farzdır. Kısa sûre okumak daha sevâbdır. Kırâat olarak, buralarda Fâtiha okumak ve sünnetlerin ve vitir namazının her rek'atinde ve farzların iki rek'atinde Fâtihadan başka bir de, sûre veya üç âyet okumak vâcibdir. Farzlarda Fâtihayı ve zamm-ı sûreyi ilk iki rek'atde okumak vâcib veya sünnetdir. Fâtihayı sûreden önce okumak da vâcibdir. Bu beş vâcibden biri unutulursa secde-i sehv yapmak gerekir. Kırâatte, Kur'ân-ı kerîm tercemesini okumak câiz değildir.

İmâmın Cum'a ve bayram namazlarından başka, her namâzda, birinci rek'atte, ikinci rek'atte okuyacağının iki misli uzun okuması sünnettir. Yalnız iken her rek'atte aynı miktarda okuyabilir. İmâmın aynı namazların, aynı rek'atlerinde, aynı âyetleri okumağı âdet edinmesi mekrûhtur. Birinci rek'atte okuduğunu ikinci rek'atte de okuması tenzîhen mekrûhtur. Tersine okumak, daha kerîhdir. İkincide, birinci rek'atte okuduğundan sonraki sûreyi atlıyarak daha sonrakini okumak, mekrûhtur. Kur'ân-ı kerîmi mushafdaki sıra ile okumak, her zaman vâcibdir.

3- RÜKÛ: Kıyâmda kırâatden sonra tekbîr getirerek, rükû'a eğilir. Rükû'da erkekler parmaklarını açıp, dizlerin üstüne koyar, sırtını ve başını düz tutarlar.

Rükû'den en az üç defa, (Sübhâne rabbiyel azîm) denir. Üç kerre okumadan, imâm başını kaldırırsa, o da hemen kaldırır. Rükû'da kollar ve bacaklar dik tutulur. Kadınlar parmaklarını açmaz. Sırtını ve bacaklarını, kollarını dik tutmazlar.

Rükû'dan kalkarken (Semî'allahü limen hamideh) demek, imâma ve yalnız kılana sünnettir. Cemâat bunu söylemez. Bunun arkasından hemen (Rabbenâ lekel hamd) denir ve dik durulur ve (Allahü ekber) diyerek secdeye varılırken, önce sağ, sonra sol diz, sonra sağ, sonra sol el, sonra burun ve alın yere konur.

4- SECDE: Secdede el parmakları, birbirine bitişik, kıbleye karşı, kulaklar hizâsında, baş iki el arasında olmalıdır. Alnı temiz yere, ya'nî taş, toprak, tahta, yaygı üzerine koymak farz olup, burnu da beraber koymak vâcib denildi. Özürsüz yalnız burnu koymak câiz değildir. Yalnız alnı koymak mekrûhtur.

İki ayağı veya hiç olmazsa herbirinin birer parmaklarını yere koymak farzdır veya vâcibdir.

Ya'nî iki ayak yere konmazsa namaz kabûl olmaz veya mekrûh olur.

Secdede, ayak parmaklarını bükerek uçlarını kıbleye çevirmek sünnettir.

Erkekler, kolları ve uylukları karından ayrı bulundurur. Elleri ve dizleri yere koymak sünnettir.

Topukları kıyâmda, birbirinden dört parmak eni kadar uzak, rükû'da, kavmede ve secdede bitişik tutmak sünnettir.

Secdeye giderken, pantolon parçalarını yukarı çekmek mekrûhtur ve bunları yukarı çekip kıvırıp da, namaza durmak mekrûhtur. Kolları, bacakları, etekleri sığalı, kıvrık, kısa olarak namaz kılmak mekrûhtur. Tenbellikle veyâ başı kapalı kılmanın ehemmiyyetini düşünmeyerek, başı açık namaz kılmak mekrûhtur. Namaza ehemmiyyet vermemek ise, küfrdür. Kirli elbise ile ve iş elbisesi ile namaz kılmak da mekrûhdur.

5- KÂDE-İ ÂHIRE: Son rek'atte (Ettehıyyâtü) yü okuyacak kadar oturmak farzdır.

Otururken, el parmakları ile işaret edilmez. Erkekler sol ayağını, parmak uçları sağa doğru dönük olarak yere döşer. Bu ayağın üzerine oturur. Sağ ayağı dik tutar. Bunun parmakları yere değer. Parmaklarının ucu kıbleye karşı biraz bükülmüş olur. Böyle oturmak sünnettir.

Kadınlar kaba etlerini yere koyarak oturur. Uylukları birbirine yakın olur. Sağ ayağını, sağ taraftan dışarı çıkarır. Sol ayağı, parmak uçları sağa dönmüş olarak altında kalır.

NAMAZ NASIL KILINIR?

Yalnız Kılan Erkeğin Namazı:

Meselâ (Sabah Namazının Sünneti) şöyle kılınır:

1- Önce kıbleye karşı dönülür. Ayaklar birbirinden dört parmak kadar açık olarak paralel tutulur. Ellerin baş parmakları kulak yumuşaklarına değdirilir, avuç içleri kıble istikâmetine açılır. "Niyyet ettim. Allah rızâsı için bu günün sabah namazının sünnetini kılmaya, döndüm kıbleye" diye kalbden geçirildikten sonra "Allahü ekber" diyerek göbek altında sağ el sol elin üzerine bağlanır.

2- Gözler, secde edilecek yerden ayırmaksızın:

a) (Sübhâneke) okunur.

b) E'ûzü Besmeleden sonra (Fâtiha) okunur.

c) Fâtihadan sonra besmele okunmaksızın bir zamm-ı sûre (meselâ; Elem terekeyfe) okunur.

[Şâfi'î mezhebine göre Fâtiha ile zamm-ı sûre arasında besmele okunur.]

3- Zamm-ı sûreden sonra (Allahü ekber) diyerek rükûa eğilinir. Ellerle diz kapakları kaplanır, bel düz tutulur ve gözler ayaklarından ayırmayarak, üç defa (Sübhâne Rabbiye'l-azîm) (5 veya 7 de olur) denir.

4- (Semi'allahü limen hamideh) diyerek doğrulur. Doğrulurken, pantolonu çekmez ve gözlerini secde yerinden ayırmaz. Tam dik durunca (Rabbenâ lekel hamd) der.

5- Ayakta fazla durmadan (Allahü ekber) diyerek secdeye gidilir. Secdeye giderken sırası ile;

a) Sağ diz, sonra sol diz, sağ el, sonra sol el, burun ve alın yere konur.

b) Ayak parmakları kıble istikâmetinde bükülür.

c) Baş iki elin arasına alınır,

d) Elin parmakları kapanır,

e) Avuç içleri yere yapıştırılır. Dirsekler yere yapıştırılmaz.

f) Bu vaziyette iken en az üç defa (Sübhâne Rabbiyel-a'lâ) denir. Sonra:

6- (Allahü ekber) diyerek sol ayak yere yayılır, sağ ayağın parmakları kıble istikâmetinde bükülür, uylukların üzerinde oturulur. Avuçlar, dizin üzerine konur ve parmaklar kendi hâline bırakılır.

7- Uyluklar üzerinde fazla durmadan (Allahü ekber) diyerek, tekrar secdeye varılır.

8- Secdede, yine en az üç defa (Sübhâne Rabbiyel alâ) dedikten sonra (Allahü ekber) diyerek ayağa kalkılır. Ayağa kalkarken, ellerle yerden kuvvet alınmaz ve ayaklar oynatılmaz. Secdeden kalkarken önce alın, sonra burun, sonra da sol el ve sağ el, sonra sol diz ve sağ diz yerden kaldırılmalıdır.

9- Ayakta iken besmeleden sonra (Fâtiha) ve bundan sonra bir zamm-ı sûre okunup, (Allahü ekber) diyerek rükû'a eğilinir.

10- İkinci rek'at de, birinci rek'atte tarif edilen şekilde tamamlanır. Yalnız ikinci secdeden sonra (Allahü ekber) deyince ayağa kalkmayıp uyluklar üzerine oturulur ve:

a) (Ettehıyyatü), (Allahümme salli), (Allahümme bârik) ve (Rabbenâ âtina) duâlarını okuduktan sonra önce sağa (Esselâmü aleyküm ve rahmetullah), sonra sola (Esselâmü aleyküm ve rahmetullah) diye selâm verilir.

b) Selâm verdikten sonra (Allahümme entesselâm ve minkesselâm tebârekte yâ zel-celâli ve'l-ikrâm) denir ve hiç konuşmadan sabah namazının farzını kılmağa kalkılır. Çünkü, sünnet ile farz arasında konuşmak namazı bozmaz ise de sevâbını azaltır.

Namazdan sonra, üç kerre (Estağfirullah) dedikten sonra, (Âyetel-kürsî) ve otuzüç tesbîh, otuzüç tahmîd ve otuzüç tekbîr ve bir tehlîl okunur. Bunları sessizce okumalıdır. Yüksek sesle okumak bid'attır.

Daha sonra düâ edilir. Düâda erkekler kolları göğüs hizasına kaldırır. Kollar dirseklerden bükülmez. Avuçlar açılır, avuç içi semâya çevrilir. Çünkü nasıl namazın kıblesi Kâ'be ise, düânın kıblesi de semâdır. Duâdan sonra (Sübhânerabbike...) âyet-i kerîmesini okuyup, elleri yüzüne sürer.

Dört rek'atlı sünnetlerin ve farzların ikinci rek'atından sonra tehıyyat okuyup kalkılır.

Sünnetlerin üç ve dördüncü rek'atlarında Fâtihadan sonra, zamm-ı sûre okunur. Farzların üçüncü ve dördüncü rek'atlarında yalnız Fâtiha okunur, zamm-ı sûre okunmaz. Akşamın farzı da böyledir. Ya'nî üçüncü rek'atında zamm-ı sûre okunmaz. Vitrin üç rek'atında da, Fâtihadan sonra zamm-ı sûre okunur. Sonra tekbir getirip eller kulaklara kaldırılır. Sonra (Kunut) düâları okunur. Gayr-i müekked olan ikindinin ve yatsının önceki sünnetleri de diğer dört rek'atlı sünnetler gibidir. Ancak ikinci rek'attan sonraki oturmada tehiyyattan sonra Allahümme salli ve bârikler de okunur.

Yalnız Kılan Kadının Namazı

Meselâ (Sabah namazının sünneti) ni şöyle kılar:

1- Vücûdun şekli belli olmayacak şekilde, tepeden tırnağa kadar örtünür. Yalnız eller ve yüz açık kalır. Namazda okuyacağı sûre ve düâlar, daha evvel anlatılan (Yalnız kılan erkeğin namazı) gibidir. Farklı kısımları ise şöyledir:

a) Elleri erkekler gibi kulaklara getirmez, elleri omuz hizâsına getirerek, niyyet eder, tekbîr alır, elleri göğsü üzerine bağlar, namaza başlar.

b) Rükû'da tam düz durmaz.

c) Secdede dirsekleri yere yayar.

d) Tehiyyâtta uylukların üzerine oturur. Ya'nî sağ ve sol ayaklar, sağ tarafta olup, sol uyluğu üzerine oturur.

Namazda, kadınlar için iyi örtülü olmanın en kolay şekli, ellerini de örtecek geniş bir başörtü ve ayaklarını da örtecek, geniş ve uzun bir etekliktir.

NAMAZIN VÂCİBLERİ

Namazın vâcibleri şunlardır:

1- Fâtiha sûresini okumak.

2- Fâtihadan sonra bir sûre veya en az üç kısa âyet okumak.

3- Fâtihayı, sûreden önce okumak.

4- Fâtihadan sonra okunan sûreyi, farzların birinci ve ikinci rek'atlerinde, sünnetlerin her rek'atinde okumak.

5- Secdeleri birbiri ardınca yapmak.

6- Fâtihayı sünnet ve vâcib namazların her rek'atinde bir kerre okumak.

7- Üç ve dört rek'atli namazların ikinci rek'atinde oturmak. Son oturuş farzdır.

8- İkinci rek'atte teşehhütten fazla oturmamak.

9- Secdede burnu alnı ile beraber yere koymak.

10- Son rek'atte otururken (Ettehıyyâtü) duâsını okumak.

11- Namazda ta'dîl-i erkâna riâyet etmek.

12- Namazın sonunda, (Esselâmü aleyküm ve rahmetullah) demek.

13- Vitr namazının üçüncü rek'atinin sonunda, kunut düâsı okumak.

14- Bayram namazlarında tekbir getirmek.

15- İmâmın sabah, Cuma, bayram, teravih, vitir namazlarında ve akşam ile yatsının ilk iki rek'atinde yüksek sesle okuması.

16- İmâmın ve yalnız kılanın öğle ve ikindi farzlarında ve akşamın üçüncü, yatsının üçüncü ve dördüncü rek'atlerinde sessiz okuması.

SEHV (Yanılma ve Unutma) SECDESİ:

Namaz kılan, namazda farz olan bir şeyi, bilerek veya unutarak terk ederse, namazı bozulur. Eğer bir vâcibi, unutarak terk ederse, namazı bozulmaz. Fakat sehv secdesi yapması lâzım olur. Eğer kasten terk ederse, namazı bozulmaz. Fakat noksan olur. Secde-i sehv vâcib olmaz. Yeniden kılması vâcib olur. Kılmazsa günahkâr olur. Eğer bir sünneti kasten terk ederse, günah olur. Fakat namazı bozulmaz. Unutarak terk ederse secde-i sehv gerekmez. Namazda birkaç kerre secde-i sehv îcâb etse bir kerre yapmak yetişir. İmâmın yanılması, kendisine uyanların da secde-i sehv yapmalarını gerektirir. İmâma uyan yanılırsa, kendisi imâmdan ayrı secde-i sehv yapmaz.

Secde-i sehvi yapmak için, tehıyyat okunup, bir tarafa selâm verildikten sonra, iki secde yapıp oturulur ve (Tehıyyât), (Salli ve bârik), (Rabbenâ) duâları okunarak namaz tamamlanır. İki tarafa selâm verdikten sonra veya hiç selâm vermeden de secde-i sehv yapılabilir.

Namazda oniki şeyin değişmesi, az ve çok yapılması secde-i sehve sebep olur:

1- Oturması lâzım gelen yerde kalkmak.

2- Kalkması gereken yerde oturmak.

3- Sesli okuması îcâbeden yerde, yavaş okumak.

4- Yavaş okuması gereken yerde, sesli okumak.

5- Düâ okunacak yerde, Kur'ân-ı kerîmden okumak.

6- Kur'ân-ı kerîmden okunacak yerde düâ okumak. Meselâ, Fâtiha sûresi yerine Ettehıyyâtü düâsını okumak gibi. Burada Fâtiha terk edilmiş oluyor.

7- Namazı tamamlamadan selâm vermek.

8- Tamamlamış olduğu namazdan sonra ayağa kalkmak.

9- Farz namazların üçüncü ve dördüncü rek'atlerinde Fâtihadan sonra zamm-ı sûre okumak.

10- İlk iki rek'atte, Fâtihadan sonra zamm-ı sûre okumamak.

11- Bayram namazı tekbirlerini terk etmek.

12- Vitr namazında kunut duâsını terk etmek.

TİLÂVET SECDESİ:

Kur'ân-ı kerîmde ondört yerde, secde âyeti vardır. Bunlardan birini okuyanın veya işitenin, ma'nâsını anlamasa da, bir secde yapması vâcibdir. Secde âyetlerini yazan, heceleyen secde yapmaz.

Dağlardan, çöllerden ve başka yerlerden aksedip, geri gelen sadâyı işitenlerin ve kuştan işitenlerin secde etmesi vâcib olmaz. İnsan sesi olması lâzımdır. Radyodan işitilen sesin, insan sesi olmadığı, hâfızın sesine benzeyen, cansız âlet sesi olduğu daha evvel bildirilmişti. Bunun için radyodan ve teypten okunan secde âyetlerini işitenin tilâvet secdesi yapması vâcib olmaz.

Tilâvet secdesi yapmak için abdestli olarak, kıbleye karşı ayakta durup, elleri kulaklara kaldırmadan (Allahü ekber) diyerek secdeye yatılır. Üç kerre (Sübhâne rabbiyel a'lâ) denir. Sonra (Allahü ekber) deyip secdeden kalkınca secde-i tilâvet tamam olur. Önce niyyet etmek lâzımdır. Niyyetsiz kabûl olmaz.

Namazda okuyunca, hemen ayrıca rükû' ve bir secde yapıp ayağa kalkar. Okumasına devam eder. Secde âyetini okuduktan sonra iki üç âyet sonra namazın rükûna eğilirse ve tilâvet secdesine niyyet ederse, namazın rükû'u veya secdeleri, tilâvet secdesi yerine geçer. Cemâatle kılan, imam secde âyetini okuyunca imâmın okuduğunu işitmese de, imâmla birlikte, ayrıca bir rükû' ve iki secde yapar. Cemâatin rükû'da niyyet etmesi lâzımdır. Namaz dışında, sonraya da bırakabilir.

ŞÜKÜR SECDESİ:

Tilâvet secdesi gibidir. Kendisine ni'met gelen veya bir dertten kurtulan kimsenin, Allahü teâlâ için (secde-i şükür) yapması müstehabdır. Secdede önce (Elhamdülillah) der. Sonra secde tesbihini okur. Namazdan sonra secde yapmak mekruhtur.

NAMAZIN SÜNNETLERİ

1 - Namazda elleri kulağa kaldırmak.

2 - El ayasını kıbleye çevirmek.

3 - Tekbîr aldıktan sonra, el bağlamak.

4 - Sağ eli, sol elinin üzerine koymak.

5 - Erkeğin ellerini göbeğinden aşağıya koyması, kadının göğsüne koyması.

6 - Tekbîrden sonra (Sübhâneke) okumak.

7 - İmâmın ve yalnız kılanın (Eûzü) okuması.

8 - Besmele okumak.

9 - Rükû'da üç kerre (Sübhâne rabbiyel-azîm) demek.

10 - Secdede üç kerre (Sübhâne rabbiyel-a'lâ) demek.

11 - Son oturuşta (Salevât) düâlarını okumak.

12 - Selâm verirken iki yanına bakmak.

13 - İmâmın, Cum'a ve bayram namazlarından başka, her namazda birinci rek'atte ikinci rek'atte okuyacağının iki misli uzun okuması.

14 - Rükû'dan kalkarken imâmın ve yalnız kılanın (Semi'allahü limen hamideh) demesi.

15 - Rükû'dan kalkınca (Rabbenâ lekel-hamd) demek.

16 - Secdede ayak parmaklarını bükerek uçlarını kıbleye çevirmek.

17 - Elleri ve dizleri yere koymak.

18 - Topukları, kıyamda birbirinden dört parmak eni kadar uzak, rükû'da, kavmede ve secdede bitişik tutmak.

19 - Fâtiha'dan sonra "âmîn" demek, rükû'dan önce tekbir almak, rükû'da, elleri, parmakları açık olarak, diz kapakları üzerine bağlamak, secde için tekbir almak, otururken sol ayağını yere yatırıp, sağ ayağını dikip oturmak, iki secde arasında oturmak.

Akşam namazında kısa sûreler okunur. Sabah namazında ilk rek'at, ikincisine nisbetle daha uzun yapılır. İmâma uyan kimse, Fâtiha ve zamm-ı sûre okumaz. Sübhâneke okur. Tekbîrleri şöyler. Tehıyyât ve salevât-ı şerîfeleri okur.

NAMAZIN MÜSTEHABLARI

1 - Namaz kılarken secde yerine bakmak.

2 - Rükû'a gittiği zaman, ayaklarına bakmak.

3 - Secdede burnunu koyduğu yere bakmak.

4 - Tehıyyâta oturunca, dizlerinin üstüne bakmak.

5 - Fâtihadan sonra okunacak âyet miktarı, sabah ve öğle namazlarında uzun, akşam namazlarında kısa olmak.

6 - İmâma uyan kimse, tekbîri gizli olarak almak.

7 - Rükû'da parmaklarını açıp, dizi üzerine koymak.

8 - Başını, boyun ile birlikte rükû'da, düz tutmak.

9 - Secdeye varırken önce sağ, sonra sol dizlerini yere koymak.

10 - Secdeyi, iki eli arasında yapmak.

11 - Secdeye, burnundan sonra alnını koymak.

12 - Namaz esnasında esnerse, eli arkası ile ağzını kapamak.

13 - Erkeklerin, secdede dirseklerini kaldırıp, yüksek tutmak. Kadınlar kollarını yere sererler.

14 - Erkeklerin, secdede kollarını ve ayaklarını karnından ayrı tutmak.

15 - Rükû ve secdede üçer kerre tesbîh edecek kadar durmak.

16 - Secdelerden (Allahü Ekber) diyerek başını kaldırmak.

17 - Secdeden başını kaldırdıktan sonra, ellerini yerden kaldırmak.

18 - Ellerini kaldırdıktan sonra, dizlerini kaldırmak.

19 - Secdeden başını kaldırıp, oturduktan sonra, sağ ayağını dikip, sol ayağı üzerinde oturmak. (Erkeklere mahsûstur).

20 - Sağ ayağını dikip, parmakların ucunu kıbleye döndürmek. (Bu erkeklere mahsûstur).

21 - Tehıyyâtta ellerini uylukları üzerine koyup, parmaklarını kıbleye karşı düz tutmak, bükmemek ve hiç birini oynatmamak.

22 - Sağına, soluna selâm verirken başını çevirmek.

23 - Selâm verirken, omuz başlarına bakmak.

NAMAZIN MEKRÛHLARI

1 - Elbiseyi giymeyip, omuzlarına alarak kılmak.

2 - Secdeye inerken etekleri, pantalon paçalarını kaldırmak.

3 - Entarinin, etekleri, kolları sığalı olarak, namaza durmak.

4 - Abes, ya'nî faydasız hareketler yapmak.

5 - İş elbisesi ile ve büyüklerin yanına çıkamıyacak elbise ile kılmak.

6 - Ağızda kırâata mâni olmayacak birşey bulundurmak. Mâni olursa, namazı bozulur.

7 - Başı açık namaz kılmak.

8 - Küçük ve büyük abdesti sıkıştırırken ve yel zorlarken namaza durmak.

9 - Namazda iken, secde yerinden taşı, toprağı ile ile süpürmek.

10 - Namaza dururken, namaz içinde parmakları çıtırdatmak.

11 - Namazda elini böğrüne koymak.

12 - Başını ve yüzünü etrafa çevirmek, gözleri ile etrafa bakmak. Göğsü çevirince namaz bozulur.

13 - Teşehhüdlerde köpek gibi oturmak.

14 - Secdede, erkeklerin kollarını yere yayması.

15 - İnsanın yüzüne karşı ve yüksek sesle konuşanların sırtına karşı kılmak.

16 - Birinin selâmına eli, başı ile cevap vermek.

17 - Namazda ve namaz hâricinde esnemek.

18 - Namazda gözleri yummak.

19 - İmâmın mihrâb içinde durması.

20 - İmâmın yalnız başına, cemâatten yarım metre yüksekte durması tenzîhen mekrûhdur.

21 - İmâmın yalnız başına, aşağıda durması da tenzîhen mekrûhdur.

22 - Önceki safda boş yer varken, arkasındaki safta durmak ve safta yer yok iken, saf arkasında yalnız durmak.

23 - Üzerinde canlı resmi bulunan elbise ile kılmak.

24 - Canlı resmi, namaz kılanın başında, önünde, sağ ve sol hizâsında duvara çizilmiş veya beze, kâğıda yapılarak asılması. Haç resmi de canlı resmi gibidir.

25 - Alevli ateşe karşı namaz kılmak.

26 - Namazda âyetleri, tesbihleri eli ile saymak.

27 - Baştan ayağa kadar, bir peştemala sarılıp kılmak.

28 - Açık başına sarık sarıp, tepesi açık olarak kılmak.

29 - Ağzını ve burnunu örterek kılmak.

30 - Özürsüz, boğazından balgam çıkarmak.

31 - Eli bir-iki kerre hareket ettirmek.

32 - Namazın sünnetlerinden birini terk etmek.

33 - Zarûretsiz, çocuğu kucağında iken namaza başlamak.

34 - Kalbi meşgul eden, huşû'u gideren şeyler yanında, meselâ süslü şeyler karşısında, oyun, çalgı yanında ve arzu ettiği yemek karşısında kılmak.

35 - Farz kılarken, özürsüz duvara ve direğe dayanmak.

36 - Rükû'a eğilirken ve kalkarken elleri kulaklara kaldırmak.

37 - Kırâatı rükû'a eğildikte tamamlamak.

38 - Secdelere ve rükû'a, imâmdan önce başını koymak ve kaldırmak.

39 - Necs olma ihtimali olan yerlerde namaz kılmak.

40 - Kabre karşı namaz kılmak.

41 - Teşehhüdlerde, sünnete uygun oturmamak.

42 - İkinci rek'atte birinciden üç âyet uzun okumak.

Namaz Dışında Mekrûh Olan Şeyler

1 - Helâda ve her yerde abdesti bozarken kıbleye önünü ve arkasını dönmek.

2 - İstincâ ederken, önünü, arkasını kıbleye dönmek; güneşe ve aya karşı abdest bozmak.

3 - Küçük çocukları bu cihetlere karşı tutarak abdest ettirmek, tutan büyüğe mekrûh olur. Bunun için, büyüklere haram olan şeyi, küçüklere yaptırmak, yaptırana haram olur.

4 - Kıbleye karşı özürsüz ayaklarını veya bir ayağını uzatmak.

5 - Mushafa ve din kitaplarına karşı ayak uzatmak. Yüksekte iseler, mekrûh olmaz.

NAMAZI BOZAN ŞEYLER

1 - Özürsüz, öksürmek veya boğazını ayıklamak.

2 - Namaz kılan kimse, başkası aksırınca (Yerhamükellâh) demek.

3 - Namazı yalnız kılan kimse, diğer tarafta cemâat içinde imâm okurken yanıldığını duyup, ona ihtar etse, namazı bozulur. Eğer imâm da bu kimsenin, ihtarına uyarak okursa, imâmın namazı da bozulur.

4 - Namaz içinde (lâ ilâhe illallah) dese, eğer maksadı cevab ise, namazı bozulur. Eğer maksadı bildirmek ise, namazı bozulmaz.

5 - Avret yerini açmak.

6 - Ağrı veya başka bir dert sebebi ile ağlamak. (Cennet veya Cehennem zikrolunup, onları düşünüp ondan ağlarsa bozulmaz.)

7 - Eliyle ve diliyle selâm almak.

8 - Kazâya kalmış namazların miktarı beşi geçmemiş ise, namazda iken hâtırına gelirse.

9 - Namaz içinde, öyle bir harekette bulunsa ki, onu gören kimse namaz kılmadığını sansa, namazı bozulur.

10 - Namaz içinde, birşey yimek ve su içmek.

11 - Namaz içinde, söz söylemek.

12 - İmâmından başkasının yanlışını çıkarmak.

13 - Namaz içinde gülmek.

14 - Namaz içinde inlemek ve ah etmek.

Her Namazı Bozmayı Mübâh Kılan Şeyler

1 - Yılanı öldürmek için.

2 - Kaçan hayvanı yakalamak için.

3 - Sürüyü kurttan kurtarmak için.

4 - Taşan tencereyi kurtarmak için.

5 - Vaktin veya cemâatin kaçmasından korku olmadığı zaman, başka mezhebde namazı bozan birşeyden kurtulmak için, meselâ dirhemden az necâseti temizlemek için ve yabancı kadına dokunmuş olduğunu hatırlayınca, abdest almak için, namazı bozmak câiz olur.

6 - Abdest ve yel sıkıştırmasından kurtulmak için de namaz bozulur.

Her Namazı Bozmak İçin Farz Olan Şeyler

1 - İmdât diye bağıran bir kimseyi kurtarmak için ve kuyuya düşecek amâyı, yanacak, boğulacak kimseyi kurtarmak, yangını söndürmek için.

2 - Ana, baba, dede ve nine çağırınca farz namazı bozmak vâcib olmaz, câiz olur ise de, ihtiyaç yok ise bozmamalıdır. Nâfile (sünnetler dâhil) ise bozulur. Bunlar, imdât isterse, farzları da bozmak lâzım olur.

CEMÂAT İLE NAMAZ

Namazda, en az iki kişiden birinin imâm olması ile cemâat meydana gelir. Beş vakit namazın farzlarını cemâatle kılmak, erkeklere sünnettir. Cuma ve bayram namazları için cemâat farzdır.

Cemâat ile kılınan namazlara daha çok sevâb verildiği hadîs-i şerîflerde bildirilmektedir.

Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Cemâatle kılınan namaza, yalnız kılınan namazdan yirmiyedi kat fazla sevâb verilir.) Yine buyurdu ki: (İyi bir abdest alıp, mescidlerden birine cemâat ile namaz kılmak için gidenin, Allahü teâlâ, her adımına bir sevâb yazar ve her adımında amel defterinden bir günâhı siler ve Cennette onu bir derece yükseltir).

Cemâat ile kılınan namaz, müslümanlara arasında birliği beraberliği sağlar. Sevgi ve bağlılığı arttırır. Cemâat toplanıp birbirleriyle sohbet ederler. Dert ve sıkıntıları olanlar, hastalar bu sayede kolayca ortaya çıkar. Cemâat, müslümanların tek kalb, tek vücut gibi olduklarının en güzel nümûnesidir.

Hasta, felçli, bir ayağı kesik olanın, yürüyemiyen ihtiyarların ve a'mânın cemâate gitmesi şart değildir.

Cemâat ile kılınan namazda kendisine uyulan kimseye "İmâm" denir. İmâmlığın ve buna uyup cemâat olmanın şartları vardır.

İmâmlığın Şartları

İmâm olmak için altı şart lâzımdır. Bu şartlardan biri bulunmadığı bilinen imâmın arkasında kılınan namaz kabûl olmaz.

1 - Müslüman olmak. Ebû Bekr Sıddîk ve Ömer Fârûkun "radıyallahü anhümâ" halîfe olduğuna inanmayan, mi'râca, kabir azâbına inanmayan imâm olamaz.

2 - Bülûğ yaşında olmak.

3 - Akıllı olmak. Sarhoş ve bunak imâm olamaz.

4 - Erkek olmak. Kadın, erkeklere imâm olamaz.

5 - Hiç olmazsa, Fâtiha-yı şerîfe ile, bir âyeti doğru okuyabilmek. Bir âyeti ezberlememiş olan ve ezberlese de, tecvîd ile okuyamıyan, nağme yapan kimse imâm olamaz.

6 - Özürsüz olmak. Özrü olan, özrü olmayanlara imâm olamaz. İmâmın, kırâati güzel, Kur'ân-ı kerîm tecvîd ile okuması lâzımdır, tegannî ile değil. Namazın şartlarına ehemmiyet vermeyen imâmların arkasında namaz kılınmaz. (Sâlih ve fâcir arkasında namaz kılınız) hadîs-i şerîfi, câmi imâmları için değil, Cuma kıldıran emîrler, vâliler içindir.

İmâmlığa en lâyık kimse, sünneti [ya'nî din bilgilerini] en iyi bilen kimsedir. Bunda eşit olanlar olursa, Kur'ân-ı kerîmi en iyi okuyan imâm olur. Bu da eşitse, takvâsı ziyâde olan. Yine eşitlik olursa, yaşı ilerlemiş olan tercih edilir.

Köle, bedevî, fâsık, amâ ve zinâ çocuğunun imâmeti, mekrûhdur.

İmâm cemâate usanç verecek ve onları sıkacak şekilde namazı uzatmaz.

Kadınların yalnız başlarına cemâat ile kılmaları mekrûhdur.

Tek şahıs ile kılacak olan imâm, onu sağ tarafında durdurur. İki kişiye imâm olacaksa, önlerine geçer. Erkeklerin kadına, çocuğa uymaları câiz değildir.

İmâmın arkasında erkekler saf bağlar, sonra çocuklar ve onların arkasında da kadınlar saf bağlar.

İmâm kadınlara da imâmete niyyet etmişse, aynı namazda bulunan bir kadın, bir erkekle aynı hizâda namaza durursa, erkeğin namazı bozulur. Eğer imâm bu kadına imâmeti niyyet etmemişse, yanında durduğu erkeğe zarar olmaz. Ancak kadının namazı câiz olmaz. Ayakta namaz kılanın, otururken kılana uyması câizdir. Mukîm olan seferî imâma uyabilir. Farz kılan, nâfile kılana uyamaz. Nâfile kılan, farz kılana uyabilir. İmâma uyup namaz kıldıktan sonra, imâmın abdestsiz olduğunu bilen kimse namazını iâde eder.

Regâib, Berât ve Kadir namazlarını cemâat ile kılmak mekrûhdur.

Cemâat istese de, imâmın farz kıldırırken kırâati ve tesbîhleri sünnetten fazla okuması tahrîmen mekrûhdur.

İmâma rükû'da yetişemiyen o rek'ati imâmla kılmış olmaz. İmâm rükû'da iken gelen, niyyet eder ve ayakta tekbîr getirip, namaza girer. Hemen rükû'a eğilip, imâma uyar. Rükû'a eğilmeden, imâm rükû'dan kalkarsa rükû'a yetişmemiş olur.

İmâmdan önce rükû'a eğilmek, secdeye gitmek veya önce kalkmak tahrîmen mekrûhdur. Farz namazları kılınca, safları bozmak müstehabdır.

Bir mü'min beş vakit namazını, hergün cemâat ile kılsa, bütün Peygamberlere "aleyhimüsselâm" yetişmiş gibi sevâba nâil olur.

Cemâat ile kılınan namazın bu kadar fazîleti, imâmın namazı kabûl olduğu takdirdedir.

Bir kimse, cemâati özürsüz terk etse, o şahıs Cennet kokusu duyamaz. Cemâati özürsüz terk edenler, dört kitabda mel'un diye vasıflandırılmışlardır.

Beş vakit namazı cemâat ile kılmağa gayret etmelidir. Kıyamet günü Allahü teâlâ hazretleri yedi kat yerleri, yedi kat gökleri, Arşı, Kürsîyi ve bütün mahlûkatı terazinin bir tarafına koysa, şartları gözetilerek cemâat ile kılınan bir vakit namazın sevâbını diğer tarafa koysa, cemâat ile kılınan namazın sevâbı daha ağır gelir.

İmâma uymanın doğru olabilmesi için, on şart vardır:

1-Namaza dururken, tekbîri söylemeden önce, imâma uymağa niyyet etmektir. "Uydum hâzır olan imâma" diyerek kalbinden geçirmek lâzımdır.

2-İmâmın, kadınlara imâm olmağa niyyet etmesi lâzımdır. Erkeklere imâm olmağa niyyet etmesi lâzım değildir. Fakat niyyet ederse, kendisi cemâatin sevâbına da kavuşur.

3-Cemâatın topuğu, imâmın topuğunun gerisinde olmalıdır.

4-İmâm ile cemâat aynı farz namazı kılması lâzımdır.

5-İmâm ile cemâat arasında kadın safı bulunmaması lâzımdır.

6-İmâm ile cemâat arasında kayık geçecek kadar nehir ve araba geçecek kadar yol bulunmaması lâzımdır.

7-İmâm veya cemâatden birini görmeğe veya sesini duymağa elverişli penceresi olmayan duvar arada bulunmamalıdır.

8-İmâm hayvanda, cemâat yerde veya bunun tersi olmamalıdır.

9- İmâm veya cemâat yapışık olmayan iki gemide bulunmaması lâzımdır.

10-Başka mezhebdeki imâma uyan cemâatin namazlarının sahîh olması için iki rivâyet vardır: Birinci kavle göre, cemâatin kendi mezheblerine göre namazı bozan bir şeyin, imâmda bulunduğunu bilmemesi lâzımdır. İkinci kavle göre, kendi mezhebine göre namazı sahîh olan imâma, başka mezhebde olanlar da uyabilir. Bu kavle göre kaplama ve dolgusu olan imâma uymak câiz olur.

Cemâat bir kişi ise, imâmın sağ yanında hizâsında durur. Solunda durması mekrûhdur. Arkasında durması da mekrûh olur. Ayağının topuğu, imâmın topuğundan ileri olmazsa, namazı sahîh olur. İki veya daha çok kişi ise imâmın arkasında durur.

İmâmla birlikte, yalnız kılar gibi kılınır. Ancak, ayakta iken imâm içinden okusa da, yüksek sesle okusa da, cemâat bir şey okumaz. [Şâfiî mezhebinde, imâmla birlikte cemâat de sessizce Fâtiha okur]. Yalnız, birinci rek'atde (Sübhâneke) okur. İmâm, yüksek sesle Fâtihayı bitirince, cemâat yavaşça (âmîn) der. Bunu yüksek sesle söylememelidir. Rükûdan kalkarken, imâm (Semi'allahü limen hamideh) deyince, cemâat yalnız (Rabbenâ lekel hamd) der. Sonra eğilirken (Allahü ekber) diyerek, imâmla birlikte cemâat de secdeye yatar. Rükû'da, secdelerde ve otururken yalnız kılar gibi cemâat de okur.

Vitir namazı, Ramazanda cemâatle kılınır. Başka zamanlarda yalnız kılınır.

Mesbûkun namazı

İmâma uyanlar dört çeşittir. Bunlar, (Müdrik), (Muktedî), (Mesbûk) ve (Lâhık) dır.

Müdrik, iftitâh tekbirini imâm ile birlikte alana denir.

Muktedî, iftitâh tekbîrine yetişemiyene denir.

Mesbûk, imâma birinci rek'atde yetişemiyene denir.

Lâhık, iftitâh tekbîrini imâm ile berâber almış, fakat sonra, kendisinde abdestini bozan bir hâl meydana geldiğinden, abdest alıp, tekrar imâma uymuş olana denir. Bu kimse, yine evvelce olduğu gibi, kırâatsiz, rükû' ve secde tesbihlerini söyleyerek namazını kılar. O kişi, eğer dünyâ kelâmı söylememiş ise, imâmın ardında gibidir. Fakat, câmiden çıktıktan sonra, yakın bir yerde abdestini almalıdır. Zirâ, çok ileriye giderse namazı bozulur da denildi.

Mesbûk, ya'nî imâma birinci rek'atde yetişemiyen bir kimse, imâm iki tarafa da selâm verdikten sonra, ayağa kalkarak yetişemediği rek'atleri tamamlar.

Kıra'etleri birinci, sonra ikinci, sonra üçüncü rek'at kılıyormuş gibi okur. Oturmağı ise dördüncü, üçüncü ve ikinci rek'at sırası ile, ya'nî sondan başlamış olarak yapar. Meselâ; yatsının son rek'atine yetişen kimse, imâm selâm verdikten sonra kalkıp, birinci ve ikinci rek'atte Fâtiha ve sûra okur. Birinci rek'atte oturur. İkincide oturmaz.

Beş şeyi imâm yapmazsa, cemâat de yapmaz:

1 - İmâm kunût okumazsa cemâat da okumaz.

2 - İmâm bayram namazlarındaki tekbirleri yapmazsa, cemâat de yapmaz.

3 - İmâm, dört rekâtlı namazın ikinci rek'atinde oturmazsa, cemâat de oturmaz.

4 - İmâm secde âyeti okuyup, secde etmezse cemâ'at de etmez.

5 - İmâm secde-i sehv etmezse cemâat de etmez.

Dört şeyi imâm yaparsa, cemâat yapmaz:

1 - İmâm ikiden çok secde yaparsa, cemâat yapmaz.

2 - İmâm bayram tekbirini, bir rek'atde üçden çok yaparsa, cemâat yapmaz.

3 - İmâm cenâze namazında, dörtten çok tekbir yaparsa cemâat yapmaz.

4 - İmâm beşinci rek'ate kalkarsa, cemâat kalkmaz, imâmı bekler, beraber selâm verirler.

On şeyi imâm yapmazsa, cemâat yapar:

1 - İftitâh tekbîrinde el kaldırmak.

2 - Sübhâneke okumak.

3 - Rükû'a eğilirken, tekbîr getirmek.

4 - Rükû'da tesbih okumak.

5 - Secdelere yatıp, kalkarken tekbîr söylemek.

6 - Secdelerde tesbih okumak.

7 - Semi'allahü demezse, rabbenâ lekel-hamd demek.

8 - Ettehıyyâtüyü sonuna kadar okumak.

9 - Namaz sonunda selâm vermek.

10 - Kurban bayramında, yirmiüç farzdan sonra selâm verir vermez, tekbîr okumaktır. Bu yirmiüç tekbire, teşrik tekbirleri denir.

İFTİTÂH TEKBİRİNİN FAZÎLETLERİ

Bir kimse, iftitâh tekbirini imâm ile berâber alırsa, sonbahar günlerinde, ağaçların yaprakları, rüzgâr estikçe ne şekilde dökülürse, o kişinin günâhları da öylece dökülür.

Birgün, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" namaz kılarken, bir kimse sabâh namazında, iftitâh tekbîrine yetişemedi. Bir kul âzâd etdi. Ondan sonra gelip Resûlullaha "sallallahü aleyhi ve sellem" sordu: "Yâ Resûlallah! Ben bugün, iftitâh tekbîrine yetişemedim. Bir kul âzâd etdim. Acabâ iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olabildim mi?" Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", Ebû Bekr-i Sıddıka "radıyallahü anh", (Sen ne dersin, bu iftitâh tekbîrinin hakkında?) diye sordu. Ebû Bekr-i Sıddîk "radıyallahü anh" buyurdu ki, (Yâ Resûlallah! Kırk deveye mâlik olsam, kırkının da yükü cevâhir olsa, cümlesini fakirlere tasadduk etsem, yine imâm ile beraber alınan iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olamam).

Ondan sonra, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", (Yâ Ömer! Sen ne dersin, bu iftitâh tekbîrinin hakkında?) dedikte, Hazret-i Ömer "radıyallahü anh", (Yâ Resûlallah! Mekke ve Medîne arası dolu devem olsa ve bunların yükleri cevâhir olsa, cümlesini fakirlere tasadduk etsem, yine imâm ile berâber alınan iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olamam) dedi.

Ondan sonra, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", (Yâ Osman sen ne dersin, bu iftitâh tekbîri hakkında?) dedikte, Hazret-i Osman zin-nûreyn "radıyallahü anh" (Yâ Resûlallah! Gece iki rek'at namaz kılsam, her birinde, Kur'ân-ı azîm-üş-şânı hatm eylesem, yine imâm ile berâber alınan iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olamam) dedi.

Ondan sonra, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" hazretleri, (Yâ Alî! Sen ne dersin, bu iftitâh tekbîri hakkında?) dedikte, Hazret-i Alî "kerremallahü vecheh": (Yâ Resûlallah! Magrib ile maşrik arası küffar ile dolu olsa, Rabbim bana kuvvet verse, cümlesini kırıp öldürsem, yine imâm ile alınan iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olamam) dedi.

Ondan sonra, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" hazretleri: (Ey benim ümmet ve Eshâbım! Yedi kat yerler ve yedi kat gökler kâğıt olsa ve deryalar mürekkep olsa ve bütün ağaçlar kalem olsa ve bütün melekler kâtip olsalar ve kıyâmete kadar yazsal ar, yine imâm ile alınan iftitâh tekbîrinin sevâbını yazamazlar) diye buyurdu.

Menkıbe: Saraya Yapılan Mescid

İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfenin talebesi İmâm-ı Ebû Yûsüf "rahmetullahi aleyh", Hârun Reşîd zamanında kâdı idi. Birgün Hârun Reşîdin yanında iken, bir kimse diğerinden davacı oldu. Hârun Reşîdin vezîri de, ben şahidim dedi. İmâm-ı Ebû Yûsüf, vezîrin şâhitliğini kabul etmedi. Halîfe, niçin vezîrin şâhitliğini kabul etmiyorsun, dedi. İmâm, bir gün ona iş buyurmuştunuz. O da size, ben sizin kulunuz, kölenizim demişti. Eğer doğru söylediyse, kölenin şâhitliği makbul değildir. Yalan söylediyse, yalancının şâhitliği de dinlenmez buyurdu. Halîfe, ben şahitlik edersem, kabul eder misin? dedi. Hayır, etmem buyurdu. Niçin? dedi. Sen namazı cemâat ile kılmıyorsun, buyurdu. Ben müslümanların işleri ile meşgulüm dedi. İmâm, Hâlıka tâatın olduğu yerde, mahlûka itâat edilmez buyurdu. Halîfe, doğru söylüyorsun dedi ve sarayında mescid yapılmasını emretti. Müezzin ve imâm tâyin edildi ve ondan sonra namazı hep cemâat ile kıldı.

(ÖNCEKİ SAYFA) (SONRAKİ SAYFA)