TANIM
Bu testler bebeğin henüz doğmadan iyi durumda
olup olmadığını araştırmak için uygulanan testlerdir. Genel anlamda bebeğin
uterus içinde yaşamaya devam etmesinin sakıncalı olup olmadığını
incelemek için kullanılırlar. Doğum eylemi başlamadan önce antenatal dönemde,
ya da doğum eylemi esnasında uygulanan testler mevcuttur. Testler olumsuz
çıktığında bebeğin doğurtulması gündeme gelir. Bu nedenle bu testleri
uygulayabilmek için temel şart bebeğin doğduğunda yaşayabilme ya da
doktor müdahalesiyle yaşatılabilme sınırına ulaşmış olmasıdır. Bu sınır
genellikle 28. gebelik haftası olarak kabul edilir ve ülkenin yenidoğan
bakım olanaklarına göre daha aşağı inebilir. Amerika gibi yenidoğan bakım
olanaklarının nispeten daha gelişmiş olduğu ülkelerde bu sınır 25.
haftaya, ya da tahmini fetus ağırlığının 650 gram ya da daha fazla olduğunun
saptandığı sınıra kadar gerilemiş durumdadır. Ülkemizde de sınır giderek
daha aşağı inmektedir.
Fetusun iyilik hali
Fetus uterus içinde yaşamını devam ettirebilmek
için gerekli oksijen ve besin maddelerini elde etmede annesine bağımlıdır.
Çeşitli nedenlerle besin kaynaklarının azalması durumunda kendi depolarını
kullanarak uzun bir süre bu "açlık" durumuna dayanabilir. Ancak
oksijen kaynağının azalması ya da kesilmesine çok kısa bir süre
dayanabilir. Fetus ilk önce bu oksijen azlığını bazı tali yollarla
atlatmaya çalışır. Ancak oksijen azlığı devam ederse durumu kısa sürede
bozulur ve tali yollar etkisiz kaldığında ölebilir. Bu bilgiden yola çıkarak
"Fetal iyilik hali"nin bebeğin anneden yeterli oksijeni
alması ve bunu uygun şekilde kullanabilmesi olduğunu söyleyebiliriz.
Oksijenin önemi
Oksijen canlıların vücut fonksiyonlarında çok önemli
rolü olan bir maddedir. Tümüyle anaerobik (oksijensiz yaşayan) bazı ilkel
canlı türleri ve bakteri türleri hariç tüm canlılarda enerji üretiminin
sağlanması ve metabolizmanın uygun işlemesi açısından mutlaka bulunması
gereken bir maddedir. Gelişmiş canlılarda aerobik (oksijene bağlı)
metabolizma enerji kaynaklarının en verimli şekilde kullanılmasını sağlar.
Aerobik metabolizmanın son maddesi karbondioksittir. Oksijenin bulunamadığı
durumlarda ise kanda oksijen basıncı düşer. Hipoksi
adı verilen bu durumda anaerob (oksijensiz) metabolizma devreye girer ve
geçici olarak enerji üretimini sağlar. Adeta elektrik kesilmesinde
devreye giren bir jeneratör gibi oksijensiz metabolizma da sadece geçici
bir süre "idare etmek" ve işlevlerin devamını sağlamak için
tasarlanmıştır. Anaerob metabolizma enerji kaynağının en verimsiz kullanılmasına
yol açmasının yanı sıra son madde olarak laktik asit üretimiyle sonuçlanır.
Anaerob metabolizma uzun süre devam ettiğinde giderek biriken laktik
asit, ortamın pH değerinin asit hale gelmesine neden olur. Buna metabolik
asidoz adı verilir. Metabolik asidoz belli bir
dereceye kadar çeşitli tamponlama mekanizmaları tarafından geri döndürülmeye
çalışılır. Tamponlama mekanizmaları da yetersiz kaldığında asit ortam hücresel
düzeyde işlevlerin bozulmasına ve nihayet hücrenin ölümüne yol açar.
Beyin oksijensizliğe çok hassas bir organ olduğundan oksijensizlikten
hemen etkilenmeye başlar ve bazı beyin hücreleri ölebilir. Anaerob
metabolizmanın bebeğin başta beyin olmak üzere organlarını geri dönüşümsüz
bir şekilde etkilemeye başladığı andan itibaren perinatal
asfiksi'den sözedilir. Perinatal asfiksi intrauterin ya da
yenidoğan döneminde ölüme neden olabileceği gibi ileri tedavi
gerektirecek durumların oluşmasına ve hatta yaşamboyu sürecek sekellerin
oluşmasına yol açacağından henüz oluşmadan önlenmelidir.
Sağlıklı fetus nasıldır?
Oksijeni ve besin maddeleri yeterli bir fetus,
kendisinin organları da iyi çalışıyorsa gebelik haftasına uygun gelişim gösterir,
gebelik ilerledikçe kilo almaya devam eder. Oksijeni yeterli olduğundan
enerji kaynaklarını en verimli bir şekilde kullanır. Sindirim sisteminden
yutulan, deri ve akciğerlerden emilen sıvı kana geçer, böbreklerden idrar
yoluyla atılır ve amnios sıvısı miktarı belli sınırlarda tutulur.
Sağlıklı fetus gün boyunca uyanıklık ve uyku dönemleri geçirir. Uykuda çok
fazla hareket etmezken uyanıkken çeşitli hareketler yapar. Vücudu
gevşek değil gergin bir tonustadır. Sağlıklı fetus dış dünyadaki
yaşama hazırlık olarak belli aralıklarla solunum hareketleri
yapar. Kalp atım hızı belirli bir sınır içinde seyreder,
atım hızı saniyeler içinde değişerek dalgalanmalar gösterir.
Dış uyaranlarla (kuvvetli bir ses, elle uyarı gibi) ya da kendi yaptığı
hareketlerle kalp atım hızında geçici akselerasyonlar (yükselmeler),
nadiren de hafif çökmeler meydana gelir.
Sağlıksız fetus nasıldır?
Sağlıksız fetusta ise mekanizma farklı işler:
Anneden yeterince oksijen gelmemesi (uteroplasental ünitenin yetersiz çalışması)
ya da bebeğin kendisindeki çeşitli hastalıklar nedeniyle aldığı oksijen
ve diğer maddeleri organlarına ihtiyaç oranında dağıtamaması durumunda (bebekte
anemi (kansızlık), kalp ritm bozuklukları, kordonun boyna sıkı şekilde
dolanması ya da düğümlenmesi, bazı enfeksiyonlar, yapısal ve genetik
kusurlar gibi) kan dolaşımındaki oksijen miktarı azalır. Bu hipoksi
bebekte algılanır algılanmaz hasarı engellemek için bazı koruyucu
mekanizmalar devreye girmeye başlar: bebeğin oksijensizliğe en duyarlı
olan yaşamsal organları olan beyin, kalp ve adrenal bezlerine daha fazla
oksijen götürebilmek için damarlar kanın büyük kısmını bu organlara yönlendirir.
Bu aşamada böbreğe daha az kan gittiğinden bebek daha az idrar yapmaya başlar
ve bu durum uzun süre devam ettiğinde amnios sıvısı azalarak oligohidramnios
gelişebilir. Yine bebek var olan az miktarda oksijeni verimli kullanmak için
büyük enerji harcayan işlerden kaçınır: Solunum hareketlerini
yapmaz hale gelir. Bebek hareketleri azalır ve
bu durum anne adayı tarafından hissedilir. Bebeğin vücudu daha
gevşek hale gelir. Hipoksi uzun süre devam ettiğinde bebekte
anaerobik metabolizma başlar. Anaerob metabolizma sürdükçe dokularda pH
giderek düşer. ve asidoz gelişir. Hipoksiyle başlayan asidoz oluşumuyla
devam eden ve asfiksiyle zirveye ulaşan bu değişiklikler esnasında
kalp atım hızında da önemli değişiklikler meydana gelir. Olayın şiddetine
bağlı olark ilk önce akselerasyonlar (kalp atım hızındaki yükselmeler)
kaybolur. Daha sonra atım hızının dalgalalı seyri yani değişkenliği
azalır ve ağır durumlarda atım hızı sabit bir hızda adeta dümdüz
bir çizgi şeklinde seyreder. Olayın meydana gelme nedenine bağlı olarak atım
hızında çeşitli çökmeler meydana gelebilir.
sonraki sayfa
|